YARGILAMANIN YENİLENMESİNDE MÜŞTEKİNİN İFADE DEĞİŞTİRMESİ

Bilindiği üzere olağan üstü kanun yollarından olan Yargılanmanın Yenilenmesi kurumuna Ceza Muhakemesi Yasamızın 311-323 maddelerinde yer verilmiştir. Olağanüstü kanun yollarından olmasının anlamı şudur ki, ancak kesinleşmiş; yani süresi içinde temyiz edilmemiş ya da Yargıtay incelemesinden geçerek onanmış kararlara karşı bu yola başvurulabilir.

311. maddede hükümlü lehine yargılamanın yenilenmesi sebepleri sayılmıştır. Birden fazla sebep sayılmakla birlikte en fazla başvurulan sebep yeni bir delilin elde edilmesidir. Bu durumu hükme bağlayan e bendi uyarınca ; “Yeni olaylar veya yeni deliller ortaya konulup da bunlar yalnız başına veya önceden sunulan delillerle birlikte göz önüne alındıklarında sanığın beraatini veya daha hafif bir cezayı içeren kanun hükmünün uygulanması ile mahkum edilmesini gerektirecek nitelikte olursa “ yargılanmanın yenilenmesi talep edilebilir. İşte bu noktada şikayetçinin beyanlarının değişmesi halinde beyanların yeni delil kabul edilip edilmeyeceği veya bu beyanlara ne kadar itibar edileceği tartışma yaratmaktadır.

Uygulamada mahkemeler şikayetçinin ifadelerinde meydana gelen değişikliklere itibar etmemekte ve bir kurgunun sonucu olarak değerlendirdikleri bu beyanlara istinaden yapılan yargılamanın yenilenmesi başvurularını reddetmektedir. Pek tabii olarak bir menfaat veya korkutma karşılığında bu beyanların değiştirildiği kanaati oluşabilir. Hiç kuşkusuz bu yollara tevessül edecek hükümlüler de olacaktır ve dahi belki de başvuranların çoğunluğunu teşkil edeceklerdir. Ancak meseleye toptancı bir nazarla bakıp, bu yöndeki her yeni durumu bir kurgunun parçası olarak varsaymak belki de suçsuz olduğu halde bir kişinin yıllarca hapis yatabilmesine sebep olacaktır. Kaldı ki, zamanında doğru beyanda bulunmayan kişilerin daha sonra farklı saiklerle doğruları söyleyebildiğine şahit olunmuştur. Belki bir vicdan azabı veya aradaki husumetin ortadan kalkması doğruları itiraf etmeye yönlendirebilmektedir kişileri. Dolayısıyla çok düşük bir ihtimal olarak düşünülse de müştekinin son beyanlarının da doğru olabileceğinden hareketle tarafların açılacak bir duruşmada yeniden dinlenmesi gerektiği kanaatindeyiz. Muhatabına atılmış bir sms veya mahkemesine verilmiş bir dilekçe yeni bir delil olarak kabul edilmeli ve gerçek olabileceği olasılığı tartışılmalıdır.

Yargıtay da yakın zamana kadar mahkemelerle aynı doğrultuda kararlar vermekteydi. Ancak 2015 yılının sonlarında verilen bir kararla ; “Hükmün infazına başlandıktan sonra müştekinin, sanığın savunmasını doğrular nitelikte bir dilekçe verdiği ve sanığın da bu beyana dayanarak yargılamanın yenilenmesini talep ettiği anlaşıldığından, müştekinin yeni beyanları doğrultusunda yapılacak yeni değerlendirme sonucunda ortaya çıkacak delillerin sanık lehine kabule değer olabileceği gözetilerek itirazın kabulü yerine reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden hükmün bozulmasını “ öngörmüştür.

Sonuç itibariyle alınan karar ışığında; ortaya çıkacak delillerin sanık lehine kabule değer olabileceği ihtimali her olayda gözetilmeli, yeniden yargılamanın yolu açılmalıdır. Bu ihtimal değerlendirilmeksizin verilecek red kararlarının adil olmayacağı kuşkusuzdur.